Kurumsal Kişisel Çatışma
“Kurum” kelimesine teşbih yapacak olursak, soba borusu (hoş, pek çoğumuz sobayı görmedi ya da böylesine birikim yapan sobalı durumları yaşamadı ama..) içindeki sorun yaratıcı birikim aklımıza gelebilir. Tabii ki “kurumsal” yapı içinde amaçlanan durum, bu benzetmedeki ile uyuşmaz. Yapılarını daha sistematize etmeye çalışan şirketler, kurumsal yapıyı “çerçeve” nin belirlenmesi, tanımlanması ve uygulanması olarak dikkate alırlar. Bu, yürütülen işlere dair tanımlamalarla birlikte, aynı zamanda bir kısım sınırlamaları gündeme getirir. İşleri yürüten farklı yönetim kademesindeki insanların, dikkate alacakları pek çok şey anlamına gelir. Bir bakıma kişilerin hareket serbestisine sınırlama getirir.
“İş Yaşamı” içinde (bırakın iş yaşamını, gündelik olağan yaşam akışında da) bir arada olan insanların hemen her konuda uyuştuğunu, anlaştığını düşünmek sadece hayalden ibarettir. Yani, aslında çatışma kaçınılmazdır. Peki çatışma kaçınılmaz dediğimiz zaman, karşımıza gelen her durumda kavga etmemiz ve de duruma bir hayat memat meselesi olarak mı yaklaşmamız lazım? Sanırım bu soruya da hemen herkes (en atak, saldırgan yapıdakiler bile) “hayır” yanıtını verecektir. O zaman, çatışma konusunu kendi gelişim yolculuğumuzda daha verimli nasıl ele alabiliriz önemli olmaktadır. Dolayısıyla, hangi pencereden veya hangi bakış açısıyla konulara / durumlara baktığımız öne çıkar.
“İş” hayatındaki çerçevelendirmeler sonucunda gündeme gelen durumları, acaba “kişisel” alarak mı değerlendiriyoruz? Buradaki temel husus, kendi kişisel yolumuzu daha iyi anlamak ve onun peşine düşmekle, iş yaşamının getirdiği “meli / malı” durumları fazlaca “tek kural” halinde ele almanın çatışması da olabilir. Bu, çarşı pazara gittiğimizde önümüze gelen her şeyi satın alıp almadığımızı düşünmemiz ya da bunun ayırdında olmamız durumudur. İş ya da iş yaşamındaki konumu, bunun getirdiği faaliyetleri, kendi benliğimiz / varlığımız ile karıştırmamız, yani önümüze gelen her durumu satın almamız hali, pek çok sıkıntıya yol açmaktadır. Tabii ki, etrafımızda insanların / yöneticilerin hepsinden aynı olumlu duyguyu / davranışı görmeyebiliriz. Bunu beklememeliyiz de aslında. İşin püf noktası, yaşadığımız çatışmalarda kendimize gözlemci olabilmeyi başararak, kendimize doğru ve kendimizle ilgili mesafe alabilmekte yatıyor.